1 Mart 2011 Salı

#1 GÜNE NASIL BAŞLIYORSUN?


Her iş günü başlangıcında, yarım ağızla söylenmemiş, dengeli bir ses tonunda, mümkünse gülümseyerek çıkan bir GÜNAYDIN:
- Karşı tarafa iyi enerji verir.
- Havanı değiştirir
- Bir an önce güne başlamanı sağlar
- İnsanlar tarafından "güleryüzlü ve kendine güvenen" bir insan olarak bilinmeni sağlar.

Günaydın!

Dün gece sanırım makul bir saatte yattın, uykunu aldın. Evet, her sabah işe gelmek, kapitalizmin dişlilerinden biri olarak dün akşam saat 18.00 sularında mola verdiğin hayatına saat 08.45 itibariyle devam ediyor olmak dünyanın en güzel şeyi değil belki.

Peki ya sen? Sarışın genç kadın? Bi' yüzün düşmüş, enerjin çekilmiş sanki? Geç yattıysan keyfinden yatmadın herhalde. Sonuçta sen de "iş" dışında bir hayatın olsun istiyorsun. Dün akşam mesai bitmeden 10 dakika önce telefonun çaldı, arayan üniversiteden arkadaşın Pınar'dı. Happy Hour adı altında ikişer bira içip vakitlice evin yolunu tutacaktınız. Ama tabii ki sohbet sohbeti açtı. Çakırkeyif olmaya 3 yudum kala kalkmak olmazdı. Eve geldiğinde yatağın yerini zor buldun. Kendini kötü hissedecek ne var? Uzun zamandır görüşmediğin dostunla iki lafın belini kırdın işte. Hafta sonu mutfak alışverişiydi, şöyle bir temizlikti derken kimse vakit ayıramıyor ki kendine? Sana da ancak iş çıkışları kalıyor. Zaten bu yaşında gezmeyeceksin de, ne zaman gezeceksin yahu?!

Ah canım, yoksa sen de yine diziye mi daldın? E dün sabah yine zar zor yataktan kendini sökerken, "Bu akşam erken yatacağım!" sözü vermiştin oysaki? Kıyamam... Baban zamanında Mecidiyeköy'de bir dükkân satın alsaydı bugün bu dertlerin olmayacaktı. Kimileri Pazarlama departmanındaki Selçuk Jr. gibi şanslı doğmuyor ne yazık ki. Sen de çocuğun okul taksidini, tüketici kredisini dert ettiğinden, e buzdolabı da pek yakın zamanda infilak ettiğinden, katlanıyorsun işte bütün bunlara.

PEKİ YA BUNLARDAN BİZE NE? 

Binadan içeri giriyorsun, asansöre doğru yollanıyorsun. Aman ne olur kimse seni görmesin, kimse bir şey sormasın, kimse bir şey istemesin. Dünyanın en tatlı insanısın aslında; ama tostunu yiyip çayını içinceye kadar kimse seninle göz göze gelmesin istiyorsun. Ta taa, şanssız günündesin. İsmini bilmediğin, yüzünü neredeyse ezberlediğin şirket arkadaşların, asansörün önünde dizilmişler. Onlar, devamlı izlediğin dizilerin ismini bilmediğin yan karakterleri gibiler.

Tabii ki her sabah olduğu gibi ağzını açmadın, o kıymetli yüz kaslarını eskitmemek adına gülümsemedin. Zannettin ki kimse farkında değil. Zannettin ki sen çayını içene, bilgisayarını açana kadar görmüyor insanlar seni. Ahh benim şapşal devekuşum.

İşte bu kadar kolay, şirketteki insanların arkandan "Suratsız." "Meymenetsiz." "Kendini bir halt sanıyor." "Mendebur." etiketlerini yapıştırıvermeleri. İki dakika rol yapamadın. İki dakika güne başlama havasına giremedin. Sen ve senin çift kaşarlı tostun... Günü erteleme gibi küçük hesaplar peşindesiniz.


Her sabah, binadan içeri girer girmez: GÜNAYDIN.
Bayiinizden ısrarla isteyiniz.