24 Nisan 2011 Pazar

#11 YURT DIŞI GEZİSİNDEN PLAZAYA DÖNÜŞ: NASIL OLMALI?


Üzgünüm, birkaç gündür seni yalnız bıraktım. Umarım üzerinden elimi eteğimi çektiğim an kendini paçozluklara gark etmemiş, kırmızı halıdan uzaklara fırlatmamışsındır. Kendini sev. Bunu "sana", bunu "biz"e yapma. Biz derken, kariyer basamaklarını kırmızı halıdan tırmanmaya and içmiş yoldaşlarından söz ediyorum.

Niçin birkaç gündür burada olmadığım, çok mühim bir nokta değil belki... Ancak burada olmayışımın sebebi bizleri bir Plaza Kanunu'na daha yönlendirecekse; yokluğumda nerede olduğumu senden saklayacak değilim.

Yokluğumda, gerçekten, yoktum. Ülke dışındaydım. Sınırsız karbonhidrat (makarna, pizza) tüketiminin hiç de oburluk sayılmadığı, sokakta yürürken laf atan erkeklerin hiç de Türkiye'deki gibi "tiksinti"yle karşılanmadığı bir ülkedeydim. İtalya'da, sınırları daha da daraltacak olursak, Roma'daydım.

Ve... Dönüş yolunda Free Duty Shop'ta son kalan Avro'larımla alışveriş yaparken aklıma 1-2 madde geldi.

1) Paran varsa zaten ofisteki arkadaşlarına hediye alırsın. Bu magnet olur, anahtarlık olur, mini kar küreleri olur. Seçenek bol... Lakin departmandaki 8 kişiye alıp, 2 kişiye almazsan; bu görgüsüzlüktür. O, hediye almadığın 2 kişiden hiiiiiç hazzetmiyor olabilirsin. Doğal. Hepimizin ofiste nefret ettikleri var. Lakin bu tür bir durumda, hediye aldığın kişileri bir Noel Baba edasıyla herkesin ortasında hediye yağmuruna tutmak, GÖRGÜSÜZLÜKTÜR.

Çözüm: Hediye aldığın kişiye sinsice yaklaşıp, el altından "mal transferi" gerçekleştirirsin. "Herkesin ortasında veremedim, çünkü herkese bir şeyler getirmek mümkün olmadı. Çam sakızı çoban armağanı..." dersin. Anlayan anlar.

2) Dönüş yolunda departmana bir kutu çikolata mutlaka getirirsin, değil mi? Tabii ki illaki en likörlüsüne, en viskilisine gerek yok. Şöyle eğlenceli, düşündüğünü hissettiren, insanları o anlık mutlu edecek bir şeyler yeterli. Sıkma kendini.

3) Anılarını anlatmak için öğle yemeğini, olmadı, kuşluk vakti kahvesini bekle. İnsanlar bilgisayarlarının açılmasını beklerken senin orada burada nekkaddaaar eğlendiğini anlatmanı ilgili bir hâl ve tavırla dinlediler diyelim. Haftanın ilk e-postaları mailbox'lara tek tek düşerken, senin Londra'nın barlarında kaç güzel kadınla / hoş çocukla iyi vakit geçirdiğin pek de umurlarında olmayacak. İnan bana.

4) Tatil fotoğrafların kaç kişiyi ilgilendiriyor? Bir dosya almaya, fikir sormaya gelmiş şirket arkadaşını birbirinden çılgın ve eğlenceli olduğunu düşündüğün fotoğraflarınla bayma. Eminim ki Pisa Kulesi'ni desteklermişçesine çektirdiğin fotoğraflar gerçekten çok süper çıktı. Ama herkesin işi, deadline'ı, cevaplanmayı bekleyen mailleri var... Bırak insanlar isterlerse anılarını Facebook'tan paylaşsınlar.

Son olarak, eminim ki farklı dillerin, farklı dertlerin konuşulduğu bir ülkede harika vakit geçirdin. Ancak yurt dışında yaşanan, yurt dışında kalır. Bir an önce işlerine odaklan ve nazlanmayı kes. İnan kimsenin senin tatil sonrası sendromunu çekecek sabrı yok. Tatil sendromunu, akşam eve gidip, yurt dışından getirdiğin hediyelik eşyaları okşarken yaşarsın.

Plaza Kanunları, zaman zaman kariyer basamaklarında sınırsız Schengen vize etkisidir.

5 yorum:

gökçe dedi ki...

bir de sadece 15gün ya da 1 hafta kaldıktan sonra türkçeyi unutuyorlar, birden orda yaptıkları alışkanlık halini alıyor ya bu durum beni benden alıyor.
eğer akıllı bir plaza kanunları okuyucusu olursan, bir gün sen de schengen vizesi alabilirsin.

Kaşgarlı Mahmut dedi ki...

Fikir yine iyi...ama...

deryik dedi ki...

iş gereği sıkça yurtdışı seyahati gerektiren durumlarda, "merhaba bu benim ilk vizem!" coşkusuyla, kucak kucak hediyeler saçmak, "buralarda yenisin galiba dostum?" havası yaratıyor.

bi de, çikolata demişken, tobleron yaşlı çikolatasıdır. türkiyenin kapalı ekonomiyle boğuştuğu günlerde amerikan pazarı ganimeti olan, "yurtdışı"yla eş tutulan çikolatadır. tobleron getirilmesin, ne kadar büyük olursa olsun.

dide dedi ki...

ben bunu aylar önce okuyup bilinçaltıma itmişim ya, o yüzden kimseye erasmus anılarımı anlatmadım. "ee haberler sende anlatsana yaa daha daha naptın?" dediklerinde bile anlatmadım. çok özümsemişim.

MyMujjjj dedi ki...

Ozellikle burada tercih edilen cikolata igrenc olmasina ragmen icine krem vicks doldurulmus After Eight olursa ofis icinde kazanilacak prestij kacinilmazdir..